Halen depoda bekleyen nostaljik Malta Otobüsleri
Malta adasında nostaljik tur yapan bir otobüs
Bu yazımda sizlere bir otobüs müzesini tanıtmak yerine, 2011 yılına kadar adeta kendisi bir açık hava otobüs müzesi olan Malta’dan ve Malta Nostaljik Otobüslerinden bahsedeceğim.
Mayıs 2012’de İstanbul’da Akdeniz Müze Direktörlerinin katıldığı bir konferans düzenlemiştik. Konferans sırasında yapmış olduğumuz sohbetlerin birinde Malta Müzeleri genel direktörü Emmanuel Conti’ye Türkiye’de bir Otobüs Müzesi kurmak için çalışmalar yaptığımızı söylemiştim. Kendisi de o takdirde Malta’ya muhakkak gelmem ve otobüs koleksiyonunu görmem gerektiğini söyleyerek beni Malta’ya davet etmişti.
Ekim 2012’de bir fırsat bularak Malta gezisini gerçekleştirdim ve sevgili dostum Emmanuel’in ne kadar haklı olduğunu anladım. Oldukça küçük ancak o nispette de tarihi bir ada olan Malta’nın, özellikle turistlere sunduğu en önemli özelliği, 16 YY Malta Şövalyelerinin yaratmış olduğu Valetta şehri ve limanı, 1565 Osmanlı’nın Malta Kuşatması ve Nostaljik Otobüsleridir.
Bir ülkeyi ziyaret ettiğinizde ve o ülke ile ilgili bir hatıra eşyası almak istediğinizde normal olarak hediyelik eşya satan dükkanlara gider ve o ülkenin özelliklerini, ünlü yer veya ürünlerini yansıtan / anımsatan çeşitli tiplerde hatıra eşyası alırsınız.
Malta’da bir hediyelik eşya dükkanına girdiğinizde ise karşınıza en çok nostaljik Malta Otobüsleri çıkmaktadır. Renk renk Malta Otobüsleri, kahve fincanlarından küllüklere, bardak altlıklarından kitap ayraçlarına anahtarlıklardan magnetlere kadar belki yüzlerce değişik model ve boyutlarda turistlerin beğenisine sunulmaktadır. Malta tarafından çıkarılan pullarda bile nostaljik otobüs resimlerinin kullanılması bunun en güzel örneğidir.
Sokaklarda nostaljik otobüs çok fazla değildi sadece birkaç tane kalmıştı. Bunun üzerine Emmanuel’e neden Malta’da nostaljik otobüslerin çok popüler olduğunu sordum. Bunun üzerine bana gel sana bu otobüslerin olduğu yere götüreyim dediğinde oldukça sevindim.
Limanda kısa bir yolculuktan sonra terkedilmiş bir tersane olduğu belli olan bir alana geldik. Burası da tamamen Emmanuel’in bağlı olduğu “Heritage Malta” denilen ve Türkçe olarak “Malta Mirası” şeklinde tanımlayabileceğimiz ve aslında Malta Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak görev yapan birime bağlıydı.
Kapıdaki güvenlik görevlisi bizi görünce kapıları açtı ve aslında halkın ziyaretine kapalı olan tersaneye girdik. Buradaki en büyük hangara girdiğimizde ise neredeyse sevinçten ne yapacağımı şaşırmıştım.
Çünkü Türkiye’de eşini bulmamızın neredeyse imkansız olduğu nostaljik otobüslerin yüzlercesi toplu halde karşımda duruyordu. Hepsini fotoğrafladım, içlerine girdim ve oldukça iyi durumda muhafaza edildiklerini gördüm. Bazıları sanki bir ay önce seferden alınmış gibiydi.
Otobüslerin oldukça iyi durumda olduğunu ve bunu nasıl başardıklarını sorduğumda aldığım cevap beni de daha da şaşırtmıştı. “ Ali haklısın otobüslerin oldukça iyi durumda olmasının sebebi bizim çok iyi bir bakım uygulamamız değil, bu otobüslerin zaten buraya çok kısa bir süre önce seferden alınıp getirilmeleridir “ cevabı Malta otobüslerinin neden bu kadar popüler olduğu konusuna bir açıklık getirmişti.
Malta’da ilk otobüs işletimi 1905 yılında Valetta ile St. Julian’s arasındaki seferler ile başlamıştır. 1915 yılında ise adaya Çanakkale savaşı nedeniyle İngiliz yaralıları buradaki hastanelere taşıyan Ford ve Chevrolet marka motorlu ambulanslar gelmiştir.
Savaş sonrası bu ambulanslar işlevlerini tamamladığından kurulan atölyelerde otobüse tadil edilmiş ve adada sefere başlamışlardır. “ Matchbox” olarak tanımlanan bu otobüsler uzun yıllar adada hizmet görmüştür.
Oldukça kısa bir şaseye sahip olan bu otobüsler 14 – 16 yolcu kapasiteli idi. Kapasitenin artırılması maksadıyla arka aksın da gerisinde oldukça fazla bir alan vardı. Bu nedenle otobüse dengeli olarak yolcu alınmadığında ve arka bölümde çok fazla yolcu bulunduğunda otobüsün bir anda şaha kalktığı ve ön tekerleklerin yol ile irtibatının kesildiği bir çok olay meydana gelmişti.
Bu otobüslerin mavi renkli bir replikası halen liman bölgesinde turistler için nostaljik turlar yapmaktadır. Otobüslerin yanlarında ise sahibinin müzik , opera, sinema zevkine göre göre veya karısının, kızlarının isimleri yazılırdı. Bu adet zamanında ülkemizde de uygulanmıştır.
1920’lerde adada rekabet artmış ve şirketler kurularak yeni otobüsler adaya gelmeye başlamıştır. Adada otobüsün egemen olmaya başlaması tramvay ve trene rağbeti azaltmış ve piyasadan tamamen çekilmelerine neden olmuştur.
1930 yılında BMC 30 adet Thornycroft BC otobüsü adaya getirmiş ve sefere sokmuştur. BMC bu atılımıyla şahıslar tarafından işletilen otobüslerin yerini alacağını ümit etmiş hatta hükümetten bazı hatların sadece kendisine bırakılmasını teklif etmiştir. Ancak özellikle oy kaygısıyla bu talebine olumlu bir cevap alamamıştır.
1930’larda artık artan trafiği bir düzene sokmak amacıyla bir kurul kurulması ve bazı düzenlemeler getirilme ihtiyacı hasıl olmuştur. Bu kapsamda öncelikle otobüslerin yanlarında yazılan yazılara yasaklama getirilmiş, tüm hatlar belirli bir düzene sokulmuş ve 11’e düşürülmüş, bu hatlarda çalışan otobüslere ise renk standardı getirilmiştir.
Alınan diğer bir karar ise otobüs sayısının yani plakasının sabit tutulması olmuştur. Bu da günümüz İstanbul’un da taksi plakasında olduğu gibi plakaların otobüs değerinin çok üzerinde alıcı bulmasına, belli bir pazarının oluşmasına ve otobüs plakası sahibi olmanın bankadaki mevduattan çok daha fazla getiri elde edildiği bir döneme girilmiştir.
1935’lere gelindiğinde ABD ve İngiltere otobüs pazarını tamamen ele geçirmişler, Ford, Bedford, Morris, A.E.C., Chevrolet, Dodge, Fargo, General Motors, White, Reo marka otobüsler Malta caddelerini doldurmaya başlamıştır.
Yeni otobüslerde tabi havalandırmaya sağlamak maksadıyla dört bir yanı camla kaplanmıştı. Bu camlar genelde iki parçalı olur ve sadece üst kısmı açılabilirdi. Ayrıca aşağıya doğru kayan cam modelleri de bulunurdu. Ön camlarda silecek yer almazdı. Bunun yerine ön camda iki parçalı imal edilir, üst kısmı açılırdı. Yağmurdan korunmak için ön cam üzerinde uzun bir saçak bulunurdu.
II. Dünya Savaşı yıllarında adada mevcut lisanslı otobüs sayısı 606’ya ulaşmıştı. 1954 yılında genel ulaşım sendikası kurulur ve tüm otobüs sahipleri bu sendikaya bağlanır. 1973 yılında ise farklı otobüs renklerine bir standart daha getirilir, yeşil mavi ve kırmızı olarak sadece üç renkte tüm hat otobüsleri gruplandırılır.
1977 yılına gelindiğinde ise bu üç renkten de vazgeçilerek tüm otobüslerin sadece yeşil renkte olması kararlaştırılır. 1979 yılında ise biletçiler kaldırılır ve biletlerin de şoför tarafından satılması uygulamasına geçilir.
Yeşil renkli otobüslerde Malta yolarındaki 16 yıllık yolcuğundan sonra 1995 yılında yerlerini sarı boya ve turuncu kuşaklı otobüslere bırakır. Burada önemli olan nokta otobüsler modernleşmiyor ve yerlerine yeni modeller alınmıyor sadece renkleri değiştiriliyordu. Bunun başlıca nedenlerinden birisi de otobüslerin tamamen şahısların malı olması şirketleşmenin yaygınlaşmaması, uzun mesafeli ve sürat yapacak yolların olmayışı, adada bu otobüsleri modern ve pahalı otobüslerle değiştirebilecek maddi olanağa sahip otobüs işletmecisinin olmayışına bağlayabiliriz.
2010 yılında şahısların elindeki tüm otobüsler hükümet tarafından satın alınır, ve Arriva ismiyle bir toplu taşıma şirketi kurularak kendisine otobüs işletme ruhsatı verilir. 2011 yılında ise Arriva hizmete girer ve tün nostaljik otobüsler hizmetten kaldırılır.
İşte bu nedenle ülkemizde ve tüm dünyada son derece modern otobüsler kullanılır iken bir Avrupa ülkesi Malta’da 50 – 60 yıllık nostaljik otobüslerin bulunmasının kısa bir hikayesi.
Kendi ülkelerinde son derece modern otobüsleri kullanan yabancılar da 2011 yılına kadar Malta’yı ziyaret ettiklerinde belki de hayatlarında görmedikleri ve binmedikleri bu nostaljik otobüsleri kullandıklarında oldukça şaşırıyorlar, bol bol resim çekip otobüs hatıralık eşyalarından satın alarak ülkelerine dönüyorlardı.
Yabancıların nostaljik otobüslere göstermiş olduğu bu ilgiyi de fark eden ve arakasındaki ekonomik getiriyi de oldukça iyi gözlemleyen Malta yönetimi de uzun yıllar boyunca bu otobüslerin idame ettirilmesini ve işletilmesini teşvik etmiştir.
Avrupa Birliği’nin getirmiş olduğu teknik zorunluluklar dolayısıyla bu otobüsleri servisten kaldıran Malta yine nostaljik otobüslerin bu potansiyeli tamamen kaybetmek istememiş ve jilet yapmak yerine büyük bir kısmını ileride müze yapmak üzere depolamıştır.
Malta Müzeler Direktörü Emmanuel Conti’nin ifadesine göre yakın bir gelecekte otobüs müzesi de hayata geçirebilecektir.
Nostaljik otobüsler ile dolu bu depoyu gezerken, bir yandan da koleksiyonerlik tutkusu ve içgüdüsü ile kendimi tutamadım ve bunlardan bazılarının satılık olup olmadığını sordum. Emmanuel şu aşamada sadece bir tanesini satmaya düşündüklerini ve istersem bana 3.000 Euro’ya verebileceğini ifade etti.
Türkiye’de müzemizi kurmuş olabilsek ve gümrük vergisi mevzuatımızı aşmayı başarabilsek olsaydık halen çok iyi durumda olan bu nostaljik otobüsü belki de şu anda Türkiye’ye getirmiş olacaktır. Bu durum bana yine de halen Avrupa ‘da dahi nostaljik otobüsleri bulabilme imkanımızın bulunduğunu görmek açısından oldukça keyif ve ümit verdi diyebilirim.
Otobüs tutkunu dostlarımızın seyahat planlarına mutlaka Malta’yı da dahil etmelerini tavsiye ediyorum.