Alt Text Alt Text Alt Text
  • Anasayfa
  • Hakkında
  • Makaleler
  • Müze Projeleri
  • Sergiler
  • Kitaplar
  • Foto Galeri
  • Basında
  • Güncel
  • İletişim
KONFERANSLAR

Diğer Konferanslar

  • Sekizinci Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu, Mayıs 2016, İstanbul
  • MARINE Konferansı, Piri Reis Üniversitesi, Mart 2015, İstanbul
  • MARINE Konferansı, Haziran 2014, Köstence, Romanya
  • MARINE Semineri, Ekim 2014, Odessa, Ukrayna
  • IAMS Tarihte Akdeniz – Kıbrıs ve Levant Sempozyumu, Mayıs 2015, Girne KKTC
  • Yakın Doğu Üniversitesi 444 Yılın Hikayesi Paneli, Ekim 2015, Lefkoşa, KKTC
  • KÜDENFOR Denizcilik Değerlendirme Konferansı Şubat 2016, RMK Müzesi, İstanbul
  • TUrgut Reis Sempozyumu 2013
  • Akdeniz Denizcilik Müzeleri Derneği Konferansı, Palermo – İtalya
  • Ertuğrul Fırkateyni Sempozyumu, 2010 İstanbul

Koç Üniversitesi Filika Devir Teslim Töreni Mart – 2016, RMK Müzesi

Koç Üniversitesi Filika Devir Teslim Töreni Cem Gürdeniz, Rahmi M.Koç, Bülent Bulgurlu, Ali Rıza İşipek, Rengin Gürdeniz
kudenfori37 MDN_3946-001
KÜDENFOR DENİZCİLİK FORUMU, HALİÇ’TE FİLİKA KÜLTÜRÜNÜ YENİDEN YAŞATACAK

KÜDENFOR Denizcilik Forumu eşgüdüm ve işbirliğiyle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan alınan ve Koç Üniversitesi Yelken Kulübü’ne devredilen ‘Beş Çifte Yelkenli Filika’nın teslim töreni, Hasköy Rahmi M. Koç Müzesi’nde gerçekleştirildi. “Filika Teslim Töreni”ne; Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi M. Koç, , KÜDENFOR Denizcilik Forumu Direktörü Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ve Forumun Danışma Kurulu üyeleri katıldı. Filikanın bayrağı Rahmi M. Koç, jurnali ise Prof. Dr. Umran İnan tarafından Koç Üniversitesi Yelken Kulübü’ne takdim edildi.

KÜDENFOR, denizcilik kültürünün gelişimi ve yaygınlaştırılması çalışmaları kapsamında Haliç’te filika kültürünü yeniden canlandırmak için çalışıyor. Forum son olarak Deniz Kuvvetleri’nden teslim alınan “Beş Çifte Kürekli ve Yelkenli Filika”yı, Koç Üniversitesi Yelken Kulübü Başkanı 4. Sınıf Öğrencisi Murat Asfuroğlu’na teslim etti.

KÜDENFOR Danışma Kurulu Üyesi ve Girne Üniversitesi Denizcilik Tarihi Araştırma Merkezi Müdürü Ali Rıza İşipek’in Konuşması

Törenin açılışında bir konuşma yapan KÜDENFOR Danışma Kurulu Üyesi ve Girne Üniversitesi Denizcilik Tarihi Araştırma Merkezi Müdürü Ali Rıza İşipek, Tersane-i Amire’nin kısa tarihçesinin ardından Osmanlı Donanması’nda kadırgadan kalyona geçişin öyküsünü anlatmıştır.

Tersane-i Amire, XVI yüzyılda dünyanın en büyük sanayi kuruluşu haline gelmiştir. Tersane kelimesinin aslına da İspanya, Portekiz, İtalya ve Malta gibi Akdeniz ülkelerinin kullandığı DARUSSINA, DARSENA kelimelerinden Türkçe’ye benzetilerek ifade edildiği, veya gemilerin çizimlerinin yapıldığı yani “TERSİM EDİLDİĞİ” yer anlamında kullanıldığı kabul edilmektedir.

Haliçteki inşa tezgahları, zamanla donanım ve malzeme depoları, havuzları, kışlaları, yelken dikim yerleri ile dünyanın sayılı büyük denizcilik merkezlerinden biri haline gelmiştir. Aslında Venedik ve İstanbul Tersaneleri XVI. yüzyılda dünyanın en büyük iki endüstri merkeziydi, bu nedenle de Tersane-i Amire’de yürütülen gemi inşa ve onarım faaliyetleri dönemin Batılı devletlerinin de sürekli takibi altında olmuştur.

Osmanlı donanmasında görev yapmış olan 204 kaptan-ı deryanın sadece % 20 sinin denizci kökenli olması da ilginç bir husustur.

Kadırgadan kalyona geçişte gündeme gelen en önemli sorun gereksinim duyulan kereste miktarındaki artış olmuştur. Meşe donanmalar için en kritik ham maddedir. Büyük bir kalyonun teknesi 6.000 meşe ağacına ihtiyaç gösteriyordu. Bir dönümde 15 ağaç olacağı hesaplandığında, bir kalyonun 400 dönüm ormanlık alanı tükettiği gerçeği karşımıza çıkmaktadır. Bu ihtiyaçtan dolayı ilk çağlardan beri Fransa’da, kral ve donanma için meşe ağaçlarının belli bir bölümünü muhafaza eden kanunlar vardır. Hiç kimse sahilden 45 mil içeriye kadar ağaç kesemezdi.

Kalyon dönemi deniz harekatı ile ilgili bazı detayları da aktarmak istiyorum. Öncelikle bu devasa gemilerin nasıl demir aldığını canlandıralım. Makinelerin, elektrik motorlarının olmadığı bu dönemlerde tonlarca ağırlıktaki demirlerin gemiye alınabilmesi sadece insan gücü ile mümkün dü. Bu nedenle 3,5 tonluk demiri olan bir kalyon eğer öğlen 12.00 da demir alarak hareket etmeyi planlıyor ise, manevra yerlerine sabah 04.00 da geçer ve demir alma işlemine başlardı. Kısacası 8 saat önce iki ırgatın çevresinde 250 denizci veya varsa gemideki piyade askerleri dönmeye başlarlardı. Bu süre zarfında da sıkılmamak ve ağrılarını unutmak için şarkı söylerlerdi.

Diğer bir ilginç hususta özellikle kötü havalarda ve çatışmalar esnasında oluşan çatlaklardan sızarak sintineye biriken suları atmak için kullanılan sintine tulumbalarıdır. Dönemin tulumbaları da aynı ırgatlar gibi doğal olarak insan gücü ile çalışmaktaydılar. Kalyonlarda dört adet tulumba bulunurdu. Su kesimi altında 6 cm² lik bir delikten saatte 30 ton su girer, bu suyu boşaltmak için tulumba kollarını aynı anda otuz kişi çevirir, denizli havada ise bu rakam 150 kişiye kadar çıkardı.

Kalyonlarda adedi 128‘e kadar çıkan topları donatabilmekte, bir gemi için en önemli hususlardan biri idi. Savaş esnasında genelde sadece bir bordadaki toplar kullanılırdı. Ortalama bir topun on personele gereksinim duyduğunu göz önüne aldığımızda, meze borda ateşi açabilmek için yaklaşık 640 personel görevlendirilmesi gerektiğini görürüz.

Kalyon sancaklarının abartılı bir şekilde ressamlar tarafından çok büyük resmedildiği bilinir ancak bu konuda ressamların herhangi bir kabahati bulunmamaktadır. 100 toplu bir kalyon, gönderlerine 100 m2 lik bayrak ve 35 metre uzunluğunda flandra çekebiliyordu.

OTTOMAN ART ©2014

  • Anasayfa
  • Hakkında